< Geri dön

Prof. Dr. Ferit Bingel

Anısına

11 Ocak 1946 - 13 Mayıs 2021
< Geri dön

Prof. Dr. Ferit Bingel

Anısına

11 Ocak 1946 - 13 Mayıs 2021
  • Ferit Bingel, 1946 yılında Artvin’de doğdu. 1978 yılında Christian Albrechts University, Institute of Oceanography Kiel, Almanya’da Balıkçılık Oşinografisi alanında doktorasını aldı. Enstitü’nün kuruluş yıllarında, 1979, öğretim üyesi olarak ODTÜ’ye katıldı. 1983 yılında TÜBİTAK Bilim Teşvik Ödülü’nü kazandı ve bu ödülü alan ilk deniz bilim insanı oldu. 2007-2012 arasında Enstitü müdürlüğü görevini üstlenen Dr. Bingel 2012’de emekli oldu.

    Hem ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nde hem de Türkiye’de deniz biyolojisi ve balıkçılığı bilim dallarının gelişmesinde öncü rolleri üstlenen Dr. Bingel, ODTÜ-DBE’ye en fazla hizmet eden hocalarımız arasındadır. Dr. Bingel’in ODTÜ-DBE’nin eğitim, araştırma ve altyapı olarak gelişmesinde emekleri çoktur. Müdürlük görevinin öncesinde Enstitü Müdür Yardımcısı ve Deniz Biyolojisi ve Balıkçılığı ABD Başkanı olarak da idari görevlerde bulundu. Dr. Bingel, balık stoklarının değerlendirilmesi, balık popülasyon dinamikleri ve deniz ortamındaki biyolojik süreçler başta olmak üzere çeşitli alanlarda araştırmalar gerçekleştirmesinin yanı sıra geleceğin deniz bilimcilerine kaynak niteliğinde “Balık Populasyonlarının İncelenmesi” kitabını yazdı.


    Fotoğraf Paylaşın

    Anılar

    16.11.2021

    Kemal Can Bizsel

    Ne yalan söyleyeyim yüksek lisans sınavına Biyolojik Oşinografi programı okumuş sınıfının en başarılı üç öğrencisi olarak gelmiştik. Denizle içli dışlı geçmişlerimiz vardı, çok hevesli ve istekliydik. Erdemli’ye geldiğimiz ilk gün tanıştık Ferit Hocayla. Diğerleri ne düşündü bilmiyorum, ama ben pos bıyıkları ve ciddi duruşuyla üniversite dönemimizin tanıdık simalarından olan “Ağır Abilere” benziyor diye düşünmüş, o zaman ki aklımda yer eden bir deniz bilimci imajına pekde uygun bulmamıştım. Sınav faslını başarıp derslere başlayınca, Ferit Hoca değişmedi doğal olarak, ama benim aklımdaki deniz bilimci imajı değişmeye başlamıştı bile. Ferit Hocamın tüm öğrencileri üzerinde akademik bir etki sağladığından eminim. Zira, sorgulamada aşırı nedir bilmeyip sınır tanımayan benim gibi bir öğrencide, çok önemli bir etki bırakmıştır. Bilimsel fikirlerin verilerle desteklenmesi gerektiğini bildiğinden hiç şüphesi olmayan inatçı bir öğrenciyi; bu arada bu ben oluyorum, kışkırtmak pahasına nasıl desteklediğini gösterde görelim anlamında ima ihtiyacı hissetmezdi. Bunu da öyle ustaca bir zamanlama ile ifade ederdi ki, kendinizi bir anda büyük bir iştahla gösterme çabası içine gömülmüş bulurdunuz. Bu sayede de, bilimsel fikirlerin verilerle desteklenmesi gerektiğinin önemini bildiğiniz kadar, bu işin nasıl yapılacağı hakkında çokta bir şey bilmediğinizi farkederdiniz. Bugün o başlangıç düzeyinde olmasam da, hala bilmediğim ve öğrenmem gereken bir çok şeyin hala farkındaysam, Ferit Hoca’nın bu ustalıklı dokunuşlarla beni yönlendirmesi sayesindedir. Ders konularının içinde ve ötesinde, gözlemlerden, deneylerden vb. elde edilen verilerin ne ölçüde doğru (accuracy) ve ne ölçüde tutarlı (precision) olabileceği konusundaki titizliği ve bizi; Sanırım bazen kendisini de, bunaltmış olmasının önemini, ben her bir araştırma çalışması tasarlarken daha iyi kavrıyor ve keyifli bir tebessümle anarak anlıyorum. Ferit Hoca’nın disipline önem verdiği konusunda sanırım herkes hem fikirdir. Deniz çalışmasına çıkılırken geç kalan gemiye binemezdi. Ama herkesin onun belli koşullarda beklenilmeyecek kadar esnek ve hoş görülü olabildiğini bildiğinden emin değilim. Belki de biliniyordur. Böyle söylememin nedeni, pekde sık tekrarlanan bir durum olmadığındandır. Bizleri özellikle deniz çalışmaları sırasında sıkı disiplin altında tutan Ferit Hocamızın, Lamas ile Taşucu-Kumburnu arasında yakalandığımız çok ciddi bir Lodos fırtınası sırasında bizler için ne ölçüde kaygılandığını, açık vermeme gayretine rağmen hepimizin hissettiğinden eminim. Halbuki biz gençliğin verdiği orantısız özgüven ile pek o kadar da endişelenmemiştik. En azından aklımda öyle kalmış. Ali Cemal Hoca ve Ahmet Erkan Hoca ve emekli olmadılarsa mürettebat şahitlik yapabilir. Saydığımız ve kestiğimiz balıklardan ve sayılarından bahsetme işi ile balıkları sayıp ölçerken kullandığımız kurşun kalemlerin boylarının 1 cm olana kadar nasıl kullanıldığını anlatmayı Dursun Avşar Hocaya bırakıyorum. O en kıdemlimizdir. Hesap makinesini zor kullanan bizleri, bilgisayar ile içli dışlı nasıl kıldığını da en iyi Ali Cemal Hoca anlatabilir diye düşünüyorum. Ben, lastik tuşlu klavye takımı, bir kaset çalar ve bir küçük TV ekranından oluşan SINCLAIR oyun bilgisayarından, daha kompakt olan AMSTRAD oyun bilgisayarına ve bir 10MB harddiskli ve floppy disk driverı olan bir IBM PC’ye kadar olan sürece şahidim. Basic diliyle program yazmanın bizi hem analitik hem grafik yöntemler konusunda nasıl hızlı geliştirdiğini hatırlıyorum. Günümüzde bu herkesi gülümsetebilir, ama bizim için heyecanlı bir öğrenme süreciydi. Ferit Hoca, bilincinde olduğum deniz bilimlerini geniş ufuklarını somut olarak hissetiren bir kaç hocadan biridir. Ben de karşılık olarak, ilgim ve çabamla ona boşuna uğraş vermediğini hissetirmeye gayret ettim, ama başarabildim mi bilemiyorum. Öte yandan, disiplinle ilgili olarak, özellikle de idari konularda, onun sabrını çok zorladığımı hatırlıyorum. Aldığım karşılık babacan bir tavır çerçevesinde biraz sitemden öteye gitmedi. Fakat, hocanın sabrını sadece bu inatçı tavırlarımın zorlamadığını, bazı dış unsurlarında var olduğunu farkettiğimde, ertesi sabah üniversite öğrenciliğimden beri hiç kesmediğim sakallarımı keserek artık sorunu kökünden hallettiğimi söyledim. Yanıtı benim için kem şaşırtıcı hemde öğretici oldu, “Kökü sende değilmiydi zaten!”. Ben kendi payıma bu kıssadan hisseyi aldığımı düşünüyorum. Artık sizde bu dialogdan haberdar olduğunuza göre, kendi hissenizi çıkarırsınız artık. Ben her hocanın üzerimdeki emeğini emanet olarak taşımayı ilke edinmiş biri olarak, Ferit Hoca’nın bu emanetdeki payını taşımanın beni en çok zorlayanlardan biri olduğunu söylemeliyim. Hocam bilir inadımı vaz geçmem söz konusu değil. Dilerim bu işi layığıyla yapabilirim. Aslında düşünüyorumda, birlikte daha uzun bir süre çalışabilirdik ve bu emanet işi olduğundan çok daha zorlu olurdu! Herşey için teşekkürler Ferit Hocam!

    16.11.2021

    Ahmet Erkan KIDEYŞ

    Ümit hoca, Özden hoca, Temel hocadan sonra, Ferit hoca da aramızdan erken ayrılan hocalarımızdan. 1984 yılı Ocak ayında Yüksek Lisansa başladığımda tanıştım Ferit hoca ile. Kendisi son derece disiplinli ve çalışkan olduğundan bizim de öyle olmamızı isterdi. Beni zaman zaman deniz tutmasına rağmen, Lamas trol seferlerine katılmaya bayılırdım ve de o zaman çok daha bol olan balık ve diğer deniz ürünlerini yemeyi. Yemekleri de bilhassa Ethem abi yapıyorsa; karides güveç, çipura pilaki, kalamar dolma, diğer balıkları kızartma. Trol ağının kalın bir halatı vardı ve o uzun halatı her trol çekildiğinde güvertede düzenli sarmak gerekiyordu ve bunu genelde, teknedeki güçlü, bu işi yaparken yorulmayan gemicilerin göreviydi. Bu nedenle de Ferit hoca, bu şahane yemeklerin çoğunu bedenen çalışan gemicilerin yemesini isterdi. Bunun üzerine, daha fazla lezzetli yemekler için, Ali C. Gücü ile ben de halat sarmaya başladık ve hocayı şaşırttık (aslında sonrasında seferlere katılan kadın öğrenci arkadaşlarımızdan bazıları da bu işi yapınca, halat sarmanın o kadar da zor olmadığı anlaşılmıştı!). Bir seferinde, galiba Aydıncık Limanında, kötü hava şartları nedeniyle kalakalmıştık, bir ara hava düzelir gibi olunca Tahir kaptanın isteksizliğine rağmen Ferit hoca hemen dönüşe geçelim dedi. Yarım saat kadar çıktıktan sonra müthiş bir fırtına patladı, dalgalar Lamas teknesini batıracak sandık; ilk kez Tahir kaptan ve diğer gemici arkadaşların benzinin sarardığını farkettik Ali ile. Ve tabii Ferit hoca’nın, ki o yüzme de bilmiyordu. Ali’ye “batarsak sahil hangi taraftadır” diye sormuştum. Ali de, “yüzmeyi planlıyorsan en kestirmesi aşağıya doğru yüzüp bir an önce kurtulmak” diyecek kadar kötü bir hava. O dalgalarda biz Ali ile şakalaşıyor, Ferit hocanın “çok değerli, her halükarda ilk kurtarılması gerekli “dediği denizcilik haritalarını koltuğumuzun altına alıp şakalaşıyor ve gülüyorduk (ve o kötü dalgalarda deniz de tutmamıştı!). O zaman herhalde ölüm teğet geçmişti. Yıllar sonra doktoramı tamamlayıp İngiltere’den dönünce 1992’den sonra Ferit hoca ile meslektaş öğretim üyeleri olarak çalışmaya başladık. 1996 yılında o zaman henüz 1 yaşında olan büyük kızım Elif annesiyle ofise geldiğinde Ferit hoca onun seisini duyar ve koridora çıkıp mutlaka aynı soruyu sorardı Elif’e: Şapkasını göstererek, E”lif buna baba ne der, anne ne der” diye; şapkanın bir Türkçesini ve bir de Ingilizcesini ondan duymaya bayılırdı. Çocuklarla çok iyi anlaşırdı. Şükrü hocadan sonra hiç istememesine rağmen enstitü müdürlüğünü mecburen üstlendi ve enstitünün o zor zamanlarında elinden gelenin en iyisini fazlasıyla yapmaya çalıştı. 2011 yılında tekrar enstitüye döndüğümde, enstitü arazini, o zamanki Limonlu kasabasının Belediye Başkanına karşı nasıl fedakarca korumaya çalıştığını gördüğümde Ferit hocaya saygım daha da arttı. O süreçte, sağlığı da pek elvermemesine rağmen, kendi çıkarını hiç düşünmeden, ayırım yapmadan tamamiyle enstitünün tümü için, Ankara’ya çeşitli toplantılara katılmaya gittiğimizde, onun müthiş gayretini gördüğümde de. Aslında bu fedakarlıkları bana babamı hatırlattığını düşündüm. Ferit hocaya tekrar Allah’tan rahmet dilerken, onu ve yukarda bahsettiğim tüm hocaları saygıyla anıyorum. Türkiye’de ve dünyada enstitümüzün adının duyulmasını sağlayan, hayatta olan emekli tüm hocalarımı da (Emin Özsoy, İlkay Salihoğlu, Muhammed AbdulLatif, Cemal Saydam, Süleyman Tuğrul, Mustafa Ergin, ?? hocalar). (Yazan Ahmet E. Kıdeyş).

    16.11.2021

    Dr. Ayşe Gazihan, AG Marine Solutions

    08:30 ve tüm çalışma saatlerini kapsayan mesai yoklamaları.. Cevapladığımız / cevaplayamadığımız zor sorular.. Uzun zorlu sınavlar / sözlüler / sunumlar / jüriler.. Çok zor aldığımız / çoğu zaman alamadığımız izinler.. ZOR kelimesinin anlamını seninle yeniden öğrendik normalleştirdik hocam. Hepsi bugün bize senin yüksek standartlardaki insani değerlerini, analitik düşünme sistemini, akademik kriterlerini ve öz disiplinini aşılayan kıymetli hatıralar oldu. İyi kötü günlerimizdeki bilge sözlerin, değerli tavsiyelerin yolumuza ışık oldu. Ferit Hocam, hayatımıza kattığın değer için sonsuz teşekkürler..


    Mesaj bırakın

  • 16.11.2021

    Kemal Can Bizsel

    Ne yalan söyleyeyim yüksek lisans sınavına Biyolojik Oşinografi programı okumuş sınıfının en başarılı üç öğrencisi olarak gelmiştik. Denizle içli dışlı geçmişlerimiz vardı, çok hevesli ve istekliydik. Erdemli’ye geldiğimiz ilk gün tanıştık Ferit Hocayla. Diğerleri ne düşündü bilmiyorum, ama ben pos bıyıkları ve ciddi duruşuyla üniversite dönemimizin tanıdık simalarından olan “Ağır Abilere” benziyor diye düşünmüş, o zaman ki aklımda yer eden bir deniz bilimci imajına pekde uygun bulmamıştım. Sınav faslını başarıp derslere başlayınca, Ferit Hoca değişmedi doğal olarak, ama benim aklımdaki deniz bilimci imajı değişmeye başlamıştı bile. Ferit Hocamın tüm öğrencileri üzerinde akademik bir etki sağladığından eminim. Zira, sorgulamada aşırı nedir bilmeyip sınır tanımayan benim gibi bir öğrencide, çok önemli bir etki bırakmıştır. Bilimsel fikirlerin verilerle desteklenmesi gerektiğini bildiğinden hiç şüphesi olmayan inatçı bir öğrenciyi; bu arada bu ben oluyorum, kışkırtmak pahasına nasıl desteklediğini gösterde görelim anlamında ima ihtiyacı hissetmezdi. Bunu da öyle ustaca bir zamanlama ile ifade ederdi ki, kendinizi bir anda büyük bir iştahla gösterme çabası içine gömülmüş bulurdunuz. Bu sayede de, bilimsel fikirlerin verilerle desteklenmesi gerektiğinin önemini bildiğiniz kadar, bu işin nasıl yapılacağı hakkında çokta bir şey bilmediğinizi farkederdiniz. Bugün o başlangıç düzeyinde olmasam da, hala bilmediğim ve öğrenmem gereken bir çok şeyin hala farkındaysam, Ferit Hoca’nın bu ustalıklı dokunuşlarla beni yönlendirmesi sayesindedir. Ders konularının içinde ve ötesinde, gözlemlerden, deneylerden vb. elde edilen verilerin ne ölçüde doğru (accuracy) ve ne ölçüde tutarlı (precision) olabileceği konusundaki titizliği ve bizi; Sanırım bazen kendisini de, bunaltmış olmasının önemini, ben her bir araştırma çalışması tasarlarken daha iyi kavrıyor ve keyifli bir tebessümle anarak anlıyorum. Ferit Hoca’nın disipline önem verdiği konusunda sanırım herkes hem fikirdir. Deniz çalışmasına çıkılırken geç kalan gemiye binemezdi. Ama herkesin onun belli koşullarda beklenilmeyecek kadar esnek ve hoş görülü olabildiğini bildiğinden emin değilim. Belki de biliniyordur. Böyle söylememin nedeni, pekde sık tekrarlanan bir durum olmadığındandır. Bizleri özellikle deniz çalışmaları sırasında sıkı disiplin altında tutan Ferit Hocamızın, Lamas ile Taşucu-Kumburnu arasında yakalandığımız çok ciddi bir Lodos fırtınası sırasında bizler için ne ölçüde kaygılandığını, açık vermeme gayretine rağmen hepimizin hissettiğinden eminim. Halbuki biz gençliğin verdiği orantısız özgüven ile pek o kadar da endişelenmemiştik. En azından aklımda öyle kalmış. Ali Cemal Hoca ve Ahmet Erkan Hoca ve emekli olmadılarsa mürettebat şahitlik yapabilir. Saydığımız ve kestiğimiz balıklardan ve sayılarından bahsetme işi ile balıkları sayıp ölçerken kullandığımız kurşun kalemlerin boylarının 1 cm olana kadar nasıl kullanıldığını anlatmayı Dursun Avşar Hocaya bırakıyorum. O en kıdemlimizdir. Hesap makinesini zor kullanan bizleri, bilgisayar ile içli dışlı nasıl kıldığını da en iyi Ali Cemal Hoca anlatabilir diye düşünüyorum. Ben, lastik tuşlu klavye takımı, bir kaset çalar ve bir küçük TV ekranından oluşan SINCLAIR oyun bilgisayarından, daha kompakt olan AMSTRAD oyun bilgisayarına ve bir 10MB harddiskli ve floppy disk driverı olan bir IBM PC’ye kadar olan sürece şahidim. Basic diliyle program yazmanın bizi hem analitik hem grafik yöntemler konusunda nasıl hızlı geliştirdiğini hatırlıyorum. Günümüzde bu herkesi gülümsetebilir, ama bizim için heyecanlı bir öğrenme süreciydi. Ferit Hoca, bilincinde olduğum deniz bilimlerini geniş ufuklarını somut olarak hissetiren bir kaç hocadan biridir. Ben de karşılık olarak, ilgim ve çabamla ona boşuna uğraş vermediğini hissetirmeye gayret ettim, ama başarabildim mi bilemiyorum. Öte yandan, disiplinle ilgili olarak, özellikle de idari konularda, onun sabrını çok zorladığımı hatırlıyorum. Aldığım karşılık babacan bir tavır çerçevesinde biraz sitemden öteye gitmedi. Fakat, hocanın sabrını sadece bu inatçı tavırlarımın zorlamadığını, bazı dış unsurlarında var olduğunu farkettiğimde, ertesi sabah üniversite öğrenciliğimden beri hiç kesmediğim sakallarımı keserek artık sorunu kökünden hallettiğimi söyledim. Yanıtı benim için kem şaşırtıcı hemde öğretici oldu, “Kökü sende değilmiydi zaten!”. Ben kendi payıma bu kıssadan hisseyi aldığımı düşünüyorum. Artık sizde bu dialogdan haberdar olduğunuza göre, kendi hissenizi çıkarırsınız artık. Ben her hocanın üzerimdeki emeğini emanet olarak taşımayı ilke edinmiş biri olarak, Ferit Hoca’nın bu emanetdeki payını taşımanın beni en çok zorlayanlardan biri olduğunu söylemeliyim. Hocam bilir inadımı vaz geçmem söz konusu değil. Dilerim bu işi layığıyla yapabilirim. Aslında düşünüyorumda, birlikte daha uzun bir süre çalışabilirdik ve bu emanet işi olduğundan çok daha zorlu olurdu! Herşey için teşekkürler Ferit Hocam!

    16.11.2021

    Ahmet Erkan KIDEYŞ

    Ümit hoca, Özden hoca, Temel hocadan sonra, Ferit hoca da aramızdan erken ayrılan hocalarımızdan. 1984 yılı Ocak ayında Yüksek Lisansa başladığımda tanıştım Ferit hoca ile. Kendisi son derece disiplinli ve çalışkan olduğundan bizim de öyle olmamızı isterdi. Beni zaman zaman deniz tutmasına rağmen, Lamas trol seferlerine katılmaya bayılırdım ve de o zaman çok daha bol olan balık ve diğer deniz ürünlerini yemeyi. Yemekleri de bilhassa Ethem abi yapıyorsa; karides güveç, çipura pilaki, kalamar dolma, diğer balıkları kızartma. Trol ağının kalın bir halatı vardı ve o uzun halatı her trol çekildiğinde güvertede düzenli sarmak gerekiyordu ve bunu genelde, teknedeki güçlü, bu işi yaparken yorulmayan gemicilerin göreviydi. Bu nedenle de Ferit hoca, bu şahane yemeklerin çoğunu bedenen çalışan gemicilerin yemesini isterdi. Bunun üzerine, daha fazla lezzetli yemekler için, Ali C. Gücü ile ben de halat sarmaya başladık ve hocayı şaşırttık (aslında sonrasında seferlere katılan kadın öğrenci arkadaşlarımızdan bazıları da bu işi yapınca, halat sarmanın o kadar da zor olmadığı anlaşılmıştı!). Bir seferinde, galiba Aydıncık Limanında, kötü hava şartları nedeniyle kalakalmıştık, bir ara hava düzelir gibi olunca Tahir kaptanın isteksizliğine rağmen Ferit hoca hemen dönüşe geçelim dedi. Yarım saat kadar çıktıktan sonra müthiş bir fırtına patladı, dalgalar Lamas teknesini batıracak sandık; ilk kez Tahir kaptan ve diğer gemici arkadaşların benzinin sarardığını farkettik Ali ile. Ve tabii Ferit hoca’nın, ki o yüzme de bilmiyordu. Ali’ye “batarsak sahil hangi taraftadır” diye sormuştum. Ali de, “yüzmeyi planlıyorsan en kestirmesi aşağıya doğru yüzüp bir an önce kurtulmak” diyecek kadar kötü bir hava. O dalgalarda biz Ali ile şakalaşıyor, Ferit hocanın “çok değerli, her halükarda ilk kurtarılması gerekli “dediği denizcilik haritalarını koltuğumuzun altına alıp şakalaşıyor ve gülüyorduk (ve o kötü dalgalarda deniz de tutmamıştı!). O zaman herhalde ölüm teğet geçmişti. Yıllar sonra doktoramı tamamlayıp İngiltere’den dönünce 1992’den sonra Ferit hoca ile meslektaş öğretim üyeleri olarak çalışmaya başladık. 1996 yılında o zaman henüz 1 yaşında olan büyük kızım Elif annesiyle ofise geldiğinde Ferit hoca onun seisini duyar ve koridora çıkıp mutlaka aynı soruyu sorardı Elif’e: Şapkasını göstererek, E”lif buna baba ne der, anne ne der” diye; şapkanın bir Türkçesini ve bir de Ingilizcesini ondan duymaya bayılırdı. Çocuklarla çok iyi anlaşırdı. Şükrü hocadan sonra hiç istememesine rağmen enstitü müdürlüğünü mecburen üstlendi ve enstitünün o zor zamanlarında elinden gelenin en iyisini fazlasıyla yapmaya çalıştı. 2011 yılında tekrar enstitüye döndüğümde, enstitü arazini, o zamanki Limonlu kasabasının Belediye Başkanına karşı nasıl fedakarca korumaya çalıştığını gördüğümde Ferit hocaya saygım daha da arttı. O süreçte, sağlığı da pek elvermemesine rağmen, kendi çıkarını hiç düşünmeden, ayırım yapmadan tamamiyle enstitünün tümü için, Ankara’ya çeşitli toplantılara katılmaya gittiğimizde, onun müthiş gayretini gördüğümde de. Aslında bu fedakarlıkları bana babamı hatırlattığını düşündüm. Ferit hocaya tekrar Allah’tan rahmet dilerken, onu ve yukarda bahsettiğim tüm hocaları saygıyla anıyorum. Türkiye’de ve dünyada enstitümüzün adının duyulmasını sağlayan, hayatta olan emekli tüm hocalarımı da (Emin Özsoy, İlkay Salihoğlu, Muhammed AbdulLatif, Cemal Saydam, Süleyman Tuğrul, Mustafa Ergin, ?? hocalar). (Yazan Ahmet E. Kıdeyş).

    16.11.2021

    Dr. Ayşe Gazihan, AG Marine Solutions

    08:30 ve tüm çalışma saatlerini kapsayan mesai yoklamaları.. Cevapladığımız / cevaplayamadığımız zor sorular.. Uzun zorlu sınavlar / sözlüler / sunumlar / jüriler.. Çok zor aldığımız / çoğu zaman alamadığımız izinler.. ZOR kelimesinin anlamını seninle yeniden öğrendik normalleştirdik hocam. Hepsi bugün bize senin yüksek standartlardaki insani değerlerini, analitik düşünme sistemini, akademik kriterlerini ve öz disiplinini aşılayan kıymetli hatıralar oldu. İyi kötü günlerimizdeki bilge sözlerin, değerli tavsiyelerin yolumuza ışık oldu. Ferit Hocam, hayatımıza kattığın değer için sonsuz teşekkürler..


    Mesaj bırakın