1939 yılında Ankara’da doğdu. İlköğrenimini Ankara Kalaba ve Devrim ilkokullarında, orta ve lise öğrenimini de Ankara Atatürk Lisesi’nde tamamladı.
1957-1958 akademik yılında ODTÜ’de, Endüstri İdaresi programına kaydoldu ve 1961 yılında lisans derecesini alarak mezun oldu. Aynı yıl, üniversitenin Mühendislik Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü’ne başladı. Bu arada Ekim 1963’de İşletme Bölümü’ne asistan oldu. Makine Mühendisliği Bölümü’nden Mart 1964’de mezun oldu ve aynı bölümde yüksek lisans öğrenimine başladı. Makine Yüksek Mühendisliği derecesini Nisan 1965’de aldı.
1965 Eylül’ünde Doktora yapmak üzere Pittsburgh Üniversitesine gitti. 1970 yılında doktora derecesini bu üniversitenin Yöneylem Araştırması ve Sistem Yönetimi Mühendisliği Bölümünden aldıktan sonra ODTÜ İşletme Bölümü’ne döndü. Kasım 1970 tarihinde 1969 yılı sonunda kurulmuş olan Endüstri Mühendisliği Bölümü’ne Bölüm Başkanı olarak atandı.
1 Haziran 1971 tarihinde Yardımcı Doçent oldu. Askerliğini 72-73 yıllarında Genelkurmay Başkanlığında yaptı. 1973 Nisan ayında evlendi. 4 Şubat 1977 tarihinde Doçent oldu. 1979 Eylül ayında 6. Yıl iznini kullanmak üzere yeniden ABD’ye gitti ve 1979-1980 Akademik yılında Widener Üniversitesi’nde (Chester, Pensilvanya) 1980-1982 yılları arasında da Wisconsin Üniversitesinde (Madison, Wisconsin) konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. 1982 Kasım ayında ODTÜ’de Profesörlüğe yükseltildi. Yaklaşık 11 yıl bölüm başkanlığı yapmış olduğu Endüstri Mühendisliği Bölümü’nün gelişmesinde, Endüstri Mühendisliği ve Yöneylem Araştırmasının ülkemizde tanıtılmasında çok büyük katkıları oldu.
Yarı zamanlı öğretim üyesi olarak Hacettepe Üniversitesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme Enstitüsünde görev aldı ve söz konusu İşletme Enstitüsünün üretim programının gelişmesinde önemli katkılarda bulundu. 1986 Haziran’ında rektör yardımcılığı, 1 Ağustos 1987 tarihinde de Rektörlük görevine atandı ve 5 yıl süreyle bu görevde bulundu. Ayrıca 1988-1989 arasında Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı yaptı. Sabancı Üniversitesinin kuruluş aşamasında mütevelli heyetinde yer aldı.
Ömer Saatçioğlu’nun araştırmalarının yoğunlaştığı alanlar; üretim planlaması, kalite planlaması ve kontrolü, ulaşım planlaması, insan gücü planlaması, çöp yönetim sistemi, yönetim bilişim sistemleri, endüstriyel sistemlerin yeniden örgütlenmesi ve üniversite yönetim sistemi olmuştur. Üzerinde en çok durduğu konulardan birisi ise üniversitede stratejik planlama ve performans ölçümüdür. Ayrıca Makine Mühendisliği Odası ve Yöneylem Araştırması Derneği’ne önemli katkıları olmuştur.
ODTÜ Endüstri Mühendisliği bölümünde akademik çalışmalarına devam etmiş, 2005 yılında emekli olduktan sonra TOBB ETÜ Endüstri Mühendisliği Bölümünde görev almış ve 2010-2013 yılları arasında bölüm başkanlığı görevini yürütmüştür.
İlhan Hanım ile evli olan Prof. Dr. Ömer Saatçioğlu’nun iki evladı (Yasemin ve Pamir) ve 3 torunu vardır.
Ömer Hoca hem "Hocam", hem de Rektörlükte çalıştığım yıllarda "Patron"um oldu. Hangisinden daha çok öğrendiğimi ayrıştıramam ama iki ortamdan da kesinlikle çok şey öğrendim. Akademik tarafta da salt ders almadım, ama çok "ders aldım". Küçük bir örnek vereyim. 1972-79 arasındaki öğrencilik dönemimde politik ortamın bir yansıması olarak kapitalist kar ilkesi ile çalışan ekonomik sisteme eleman yetiştirmekle eleştirdiğimiz endüstri mühendisliği eğitim programını (müfredatı) sol bağlam içinde dönüştürmek amacıyla Bölüm Başkanımız Ömer Hoca'dan toplantı talep ettik. Hemen kabul etti. Biz de bir hazırlık yapıp ofisine gittik. Son derece demokrat bir biçimde bizi dinledi. Sonra temelde haklısınız dedi. Ama nasıl olabiliri bir araştırın bakalım diye "araştırma" ev ödevimizi verdi. Bir sonraki toplantıda üzerinden gidelim dedi. Biz de tabii hemen en önemli ve o zamanları Türkiye'sinde neredeyse tek kaynak olan ODTÜ Kütüphanesine koştuk. O dönemki "Doğu Bloku" ülkelerinin üniversite kataloglarının bazılarını Referans Bölümünde bulduk. Almanca bildiğim için Doğu Almanya bana düştü. Müfredatlara baktığım zaman bizimkinden bir farkını göremedim. Sadece girizgahlar sosyalist bir söylem içeriyordu. Sonra Doğu Almanya'daki VEB (Volkseigener Betrieb, bizdeki KİT'lerin karşılığı olan "Halka Ait İşletme") çalışma prensiplerinin de kapitalist şirketlerden bir farkı olmadığını anladım. Sadece performans gösteren işçilere ikramiye değil de "Emek Ödülü" adı altında madalya veriliyordu. Ayrıntılara girmeyim ama diğer arkadaşların bulgularıyla da hayal kırıklığına uğramıştık. Ömer Hocayla ikinci toplantıya gittik. Hatta sosyalist taslak alternatif bir müfredat bile çıkartmıştık. Gene dinledi, notlarımıza baktı. Gene de bir şeyler yapılabilir belki dedi. Bizim yazdığımız taslağı aldı. Madde madde eşitiymişiz gibi bizimle bilimsel mantıkla tartıştı. Üçüncü toplantıdan sonrasını anımsamıyorum ama sonuçta bizi kendi kendimize sorgulatarak ikna etmişti. Aldığımız başka bir ders de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağıydı. Araştırmanın önemini kavramıştık. Bu süreçte öğrendiğim en önemli hayat dersi o ortamda böyle bir sürecin nasıl yönetilebileceği idi. Yıllar geçti hep rol modeli olarak kullandım Hocanın yaklaşımını. Rektörlükte de 5 yıl birlikte çalıştık. Demokratlığından, nezaketinden, "fair play"den hiç ödün vermedi. İkna ve yönlendirme becerilerini her ortam ve durumda kullandı. Hiç kırıcı olmadı. Hafızalarımızda böyle kalacak. Öğrencisi, ekip elemanı, dostu olabildiğim için çok mutluyum.
Son sınıfta OR öğretiyordu bizlere. Örnek projeleriçoğaltıp uygulamaları görmemiz için dağıtıyordu. Soru sormak için odsına gidenleri tüm kibarlığı ile kapıda karşılar, sorunun yanıtını verdiğinden emin olana kadar sıkılmadan sabırla anlatır ve odadan çıkana kadar kapıda beklerdi. Saygıdeğer bilim insanı hocamızın bölümün gelişimi ve tanıtımına yaptığı değerli katkılar unutulamaz. Işıklarda uyusun. Sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
Kalite Yönetimi dersinde onca formüller ve modeller arasında Hocamızın söylediği bir cümle çok aklımda kalmış, hangi bağlamda söylemişti hatırlamıyorum yıl 1985, " .................Kore'de ne işimiz vardı ?". Hocamız, bugünlerde hala ders veriyor olsaydı " Ne işimiz var, Suriye'de ?" derdi diye düşünüyorum. Savaşa karşı duruşunu, 12 Eylül 1980 sonrası en karanlık günlerde bile dile getirebilen Hocamızı saygı ve rahmetle anıyorum ve ailesine sabırlar diliyorum.
26.04.2022
Erol Sayın
Ömer Hoca hem "Hocam", hem de Rektörlükte çalıştığım yıllarda "Patron"um oldu. Hangisinden daha çok öğrendiğimi ayrıştıramam ama iki ortamdan da kesinlikle çok şey öğrendim. Akademik tarafta da salt ders almadım, ama çok "ders aldım". Küçük bir örnek vereyim. 1972-79 arasındaki öğrencilik dönemimde politik ortamın bir yansıması olarak kapitalist kar ilkesi ile çalışan ekonomik sisteme eleman yetiştirmekle eleştirdiğimiz endüstri mühendisliği eğitim programını (müfredatı) sol bağlam içinde dönüştürmek amacıyla Bölüm Başkanımız Ömer Hoca'dan toplantı talep ettik. Hemen kabul etti. Biz de bir hazırlık yapıp ofisine gittik. Son derece demokrat bir biçimde bizi dinledi. Sonra temelde haklısınız dedi. Ama nasıl olabiliri bir araştırın bakalım diye "araştırma" ev ödevimizi verdi. Bir sonraki toplantıda üzerinden gidelim dedi. Biz de tabii hemen en önemli ve o zamanları Türkiye'sinde neredeyse tek kaynak olan ODTÜ Kütüphanesine koştuk. O dönemki "Doğu Bloku" ülkelerinin üniversite kataloglarının bazılarını Referans Bölümünde bulduk. Almanca bildiğim için Doğu Almanya bana düştü. Müfredatlara baktığım zaman bizimkinden bir farkını göremedim. Sadece girizgahlar sosyalist bir söylem içeriyordu. Sonra Doğu Almanya'daki VEB (Volkseigener Betrieb, bizdeki KİT'lerin karşılığı olan "Halka Ait İşletme") çalışma prensiplerinin de kapitalist şirketlerden bir farkı olmadığını anladım. Sadece performans gösteren işçilere ikramiye değil de "Emek Ödülü" adı altında madalya veriliyordu. Ayrıntılara girmeyim ama diğer arkadaşların bulgularıyla da hayal kırıklığına uğramıştık. Ömer Hocayla ikinci toplantıya gittik. Hatta sosyalist taslak alternatif bir müfredat bile çıkartmıştık. Gene dinledi, notlarımıza baktı. Gene de bir şeyler yapılabilir belki dedi. Bizim yazdığımız taslağı aldı. Madde madde eşitiymişiz gibi bizimle bilimsel mantıkla tartıştı. Üçüncü toplantıdan sonrasını anımsamıyorum ama sonuçta bizi kendi kendimize sorgulatarak ikna etmişti. Aldığımız başka bir ders de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamayacağıydı. Araştırmanın önemini kavramıştık. Bu süreçte öğrendiğim en önemli hayat dersi o ortamda böyle bir sürecin nasıl yönetilebileceği idi. Yıllar geçti hep rol modeli olarak kullandım Hocanın yaklaşımını. Rektörlükte de 5 yıl birlikte çalıştık. Demokratlığından, nezaketinden, "fair play"den hiç ödün vermedi. İkna ve yönlendirme becerilerini her ortam ve durumda kullandı. Hiç kırıcı olmadı. Hafızalarımızda böyle kalacak. Öğrencisi, ekip elemanı, dostu olabildiğim için çok mutluyum.
26.04.2022
Öner Düzdar
Son sınıfta OR öğretiyordu bizlere. Örnek projeleriçoğaltıp uygulamaları görmemiz için dağıtıyordu. Soru sormak için odsına gidenleri tüm kibarlığı ile kapıda karşılar, sorunun yanıtını verdiğinden emin olana kadar sıkılmadan sabırla anlatır ve odadan çıkana kadar kapıda beklerdi. Saygıdeğer bilim insanı hocamızın bölümün gelişimi ve tanıtımına yaptığı değerli katkılar unutulamaz. Işıklarda uyusun. Sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.
26.04.2022
Naziver Çınar Tural
Kalite Yönetimi dersinde onca formüller ve modeller arasında Hocamızın söylediği bir cümle çok aklımda kalmış, hangi bağlamda söylemişti hatırlamıyorum yıl 1985, " .................Kore'de ne işimiz vardı ?". Hocamız, bugünlerde hala ders veriyor olsaydı " Ne işimiz var, Suriye'de ?" derdi diye düşünüyorum. Savaşa karşı duruşunu, 12 Eylül 1980 sonrası en karanlık günlerde bile dile getirebilen Hocamızı saygı ve rahmetle anıyorum ve ailesine sabırlar diliyorum.