< Geri dön

Prof. Dr. Umur Talaslı

Anısına

1944 - 7 Kasım 2022
< Geri dön

Prof. Dr. Umur Talaslı

Anısına

1944 - 7 Kasım 2022
  • Türkiye’de deneysel psikoloji alanının en önemli isimlerinden olan Prof. Dr. Umur Talaslı 1944 yılında Kabil’de doğmuştur. 1962 yılında Kadıköy Anadolu Lisesi’nden birincilikle mezun olduktan sonra, 1967 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü’nden Psikoloji Lisans derecesini yine derece ile almıştır. Lisansüstü eğitimi için Fulbright Bursu ile ABD’ye giden Talaslı, yüksek lisans ve doktora eğitimini Carbondale’de Southern Illinois Üniversitesi Deneysel Psikoloji programında tamamlamış ve 1978 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak göreve başlamıştır. 1982 yılında yardımcı doçent, 1985 yılında doçent ve 1993 yılında ise profesör ünvanlarını almıştır. ODTÜ’de 27 yıl boyunca akademisyen olarak görevini sürdüren Talaslı, başta algı, öğrenme, bellek, biliş olmak üzere birçok ders vermiş; ODTÜ Psikoloji laboratuvarının kurulmasında etkin rol almıştır. ODTÜ’de yayınlanmaya başlayan Journal of Human Sciences / İnsan Bilimleri Dergisi’nin kurucu editörlerinden biri olarak görev yapan Talaslı, SSCI kapsamındaki Perceptual and Motor Skills dergisinde de uzun süre (1990-2000) editör yardımcılığı görevini sürdürmüştür. Akademik çalışmalarının yanı sıra, ODTÜ Psikoloji Bölümü’nün ayrı bir bölüm olarak ikinci kuruluş döneminde (1982 yılından itibaren) Bölüm Başkan Yardımcılığı görevinde de bulunmuştur.

    Deneysel psikoloji alanında özellikle görsel algı ile ilgili çalışmalarıyla alana önemli katkılar sunan Prof. Dr. Umur Talaslı, öğrencileri tarafından da mükemmel bir hoca olmasıyla tanınmaktadır. Bu özelliği, 1993-1994 ve 1994-1995 akademik yıllarında ODTÜ Prof. Dr. Mustafa N. Parlar Eğitim ve Araştırma Vakfı tarafından verilen Yılın Eğitimcisi Ödülü, 1996-1997 akademik yılında ise Eğitimde Üstün Başarı Ödülü ile tescillenmiştir.

    Prof. Dr. Umur Talaslı 2005 yılında emekli olup ODTÜ’den ayrılmış ve 2007-2018 yılları arasında Atılım Üniversitesi’nde ders vermeye devam etmiştir. 2022 yılında vefat eden Talaslı, evli ve üç çocuk babasıdır.


    Fotoğraf Paylaşın

    Anılar

    08.11.2025

    Tuğba Uzer

    Yıl 2000 ve yanılmıyorsam Ekim ayının bir pazartesi günü... ODTÜ Psikoloji Bölümü, Beşeri Bilimler binasında Psikolojiye Giriş dersini Umur Hoca'dan alıyorduk. Sabah 8:30'da başlıyordu ders. Net hatırlamıyorum ama dersler başlayalı iki ya da üç hafta olmuştu. Duyum ve algı konusunu işlediğimiz sırada, Umur Hoca, ışığın özelliklerini anlatıyordu. Umur Hoca konuyu anlatırken bilgiyi sentezleyerek verirdi. Aynı zamanda, konuda işleneni, insan ve hayvan organizması açısından, genel çereve ile bütünleştirir ve yıllardır edindiği tecrübeyle harmanladığı çıkarımları bize anlatırdı. Öğrencileri bilir, mükemmel bir İngilizce'si vardı. Kullandığı kelimeler oldukça üst düzey olurdu. Belki bazen bunun seviyemizi aştığını farkettiği için bu bütünleştirme anlarını bir de Türkçe olarak tekrar ederdi. Bu anlardan birinde bize "Çocuklar, sisteme giren bilgiler arasında en güçlüsü görsel bilgidir. Görsel bilgi ışıktan üretilir. Işığın üç özelliğini kullanarak (hue, saturasyon gibi) zihniniz bu görsel bilgiyi işler, dönüştürür ve siz olursunuz" demişti. Bunu duyunca tüylerim diken diken olmuştu. İnsanı hiç bu açıdan düşünmemiştim dedim kendime. O an içimde bunları araştırmak için büyük bir merak uyandı. İnsanın ve maddenin gizemi ve muhteşemliği sanki bir anda kafama dank etmişti. Sanki ondan önce herşeyi, duyduğum öğrendiğim herşeyi öyle kabul etmişim gibi hissetmiştim. İşte bir insan var, beyni var, vücudu var. Dışarıda bir dünya var, fiziksel yasalar var, enerji var ve bir şekilde biz bu dünyada olan biteni algılıyoruz, öğreniyoruz gibi düşünüyordum. Bilimsel camiada sıklıkla kullandığımız bir terimle ifade edecek olursak, "paradigm shift" olmuştu bende o dersten sonra. Ders arası, Umur Hoca'nın yanına gitmiştim. "Hocam, bu anlattığınız konuları anlamak için psikolojide ben ne yapmalıyım, çok merak ettim, çok hoşuma gitti bu konular" demiştim. Umur Hoca, sigarasından çıkan dumanı pencere camına doğru üfledikten sonra, gülümseyerek bana: "Deneysel psikoloji alanında doktora yapmalısın demişti". Sonra, bana Amerika'da eğitim almanın önemini, GRE sınavını ve pek çok şeyi anlattı. Hayatımda ilk defa duyduğum şeylerdi. O günden sonra, bir rutinim olmuştu. Her ders sonunda, Umur Hoca'nın yanına gidip, her söylediğinden bir şeyler öğrenmeye çalışma rutini. ODTÜ Psikoloji, en çok Umur Hoca'nın dersleri demekti benim için. Bahsettiğim o günden sonra artık Klinik Psikolog olmak isteyen Tuğba gitmiş, yerine deneysel psikolog olmak isteyen ve insanı öğrenmeye aç bir Tuğba gelmişti. Çocukluğumdan beri insana dair merak ettiğim ve sormaktan çekindiğim her sorunun cevabını, ben Umur Hoca'nın kağıt kokan ofisinde alıyordum. Yıllar sonra daha net anlıyorum ki, Umur Hoca benim için bir ilham kaynağıydı. Bilime, insana dair bir referans noktası gibiydi. İşini bu kadar seven, bu kadar şevkle yapan bir kişi ile daha karşılaşmadım. Bizim için saatlerini verirdi ofisinde ve sınıf çıkışında. Sohbet bitiminde "Çocuklar, kusura bakmayın zamanınızı aldım, derdi". Kendisini iyi tanıdığım için bu sözlerin samimiyetini bilirdim. O'nu çok özlüyorum. O'nun gibi insanların varlığının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. O'nu en iyi öğrencilerinin anladığından da eminim. Bu satırları okuyan binlerce öğrencinin benim ne demek istediğimi çok iyi anladığını da düşünüyorum. O'nu tanıma fırsatım olmuş olduğu için çok şanslıyım. Bu yazıyı 8 Kasım 2025'te yazıyorum. Yıllar önce 7 Kasım'da bir gece kaybettik kendisini. İnsanı var eden ve yaşatan zihnidir aslında. Ben o güzel anıların ve bana kalanların silinmemesi için elimden geleni yapıyorum. Umarım O'ndan öğrendiklerimin milyonda birini kendi öğrencilerime geçirebilirim. Mekanın cennet olsun canım Umur Hocam. Tanrı'nın hipotezi ne bilmiyorum ama senin bu hipoteze katkının çok büyük olduğundan şüphem yok.

    06.11.2023

    Ebru AKGÜN

    Yazmayı hep çok sevdim, zorlandığımı da pek hatırlamam. İlk kez kelime bulmakta zorlanıyorum. 1992 senesinde 18 yaşında ODTÜ’ye geldiğimde beni bekleyen sürprizleri elbette bilmiyordum, heyecanla okulun tadını çıkartmaya ve hakkını vermeye çalışıyordum. Umur ismini ‘Teyzem’ filmi dışında duymamıştım, 1940larda bu ismi veren ebeveynlerini merak ettim önce, sonra da büyük hayranlık ve hevesle Umur Hoca’yı…Ona denk gelme şansına eren herkese tılsımlı ve saygın izler bırakır, bir kere sohbet edenin hayata bakışı değişir. ‘Perception‘ dersi kadar ilginç ve kapsamlı, aynı anda hem keyifli hem ürkütücü başka bir ders de görmedim. ODTÜ’de hazırlık ve yüksek lisans dahil 8 sene geçirdim ama dersleri dışında Umur Hoca’nın odasında merak, keşif, bilgi ve bilgeliğe şahitlik ile geçen  sohbet sürecimin kazanımları bambaşka oldu. Sınav sonucuma bakmak için odasına gittiğim bir gün hocanın 57 verdiğini (bu iyi bir nottur o ders için:) ama kağıdımın 37 ettiğini farkettim. ‘Hocam bu not 37 ama 57 yazmışsınız’ dediğimde yüzünden geçen kocaman şaşkınlığı ve ‘Yok yahu benim hata yapmamı imkansız kılan bir sistemim var olmaz öyle şey!’ diyerek kağıdı elimden alması, defalarca kontrol ettikten sonra ‘Demek ki senin bu notu alman gerekiyormuş,  burada başka bir şey var kalacak böyle’ dediğinde benim şaşkınlıktan donakalmam ve akabinde bir kaç sene süren, ders sonrası her boş anlarda 3D denemelerini yaptığı küçücük ama dopdolu odasında, kol saatinin servis vaktini hatırlatan alarmına kadar süren derin sohbetler, paylaşımlarla geçti çıraklık dönemim….Ben ‘düşünmek’ nedir ondan öğrendim…Anlamaya çalışmanın tadına varmayı, doğru soruları bulmayı, soruları da doğru sormayı, varoluşu, zaman paradoksunu, rüyaları, kadim ve kozmik bir sürü şeyi konuşabilmeyi, cevapları sorgulamayı o kadar özlüyorum ki…Gidişi çok canımı yaktı, varlığına hep şükrettim….Bu dünyadan bir Umur Hoca geçti, 7 Kasım 2022’de minnettarlık ve denk gelmişliğin gururu yanı sıra derin bir eksilme duygusu eşlik etti gözyaşlarıma son  görevimi yaparken. Hocam, ODTÜ’nün en güzel ‘phenomenon’ diyen hocası… Saygı, hürmet ve özlemle…

    12.05.2023

    Özlem Bozo

    Umur Hocamız gerçekten “efsane” sıfatını sonuna kadar hak eden bir hoca idi. Verdiği iki zorunlu dersi istisnasız tüm öğrenciler devamsızlık yapmadan takip eder, kendisini tabir-i caizse ağzımız açık dinlerdik. Konusuna olan hakimiyetini, anlatırken bile duyduğu heyecanı görür, biz de heyecanla dinlerdik. Derslerinden kalan öğrenciler bile kendisine en ufak bir negatif duygu beslemezdi çünkü herkes Umur Hoca’nın üzerine düşeni en harika şekliyle yaptığını bilirdi. Bizim dönem daha da şanslıydı; Psikolojiye Giriş dersini de kendisinden almış ve psikoloji eğitimimize onun muhteşem anlatımıyla başlamıştık. Yeterince cesur olanlarımız, ders dışında da her fırsatta yanına gider, kendisinden ne kaparsak kardır diye düşünerek sohbet etmeye çalışırdık. Müsait ise, mutlaka bize zaman ayırır; bizleri dikkatle dinlerdi (Bir seferinde, kendisine lisans öğrencisiyken danıştığım bir konuyu bana en az 7-8 yıl sonra hatırlatmıştı ki, kendim bile hem danıştığım konuyu hem de kendisine danıştığımı unutmuştum). Eksikliklerimizi, neler yapmamız gerektiğini son derece kibar bir şekilde anlatır, kendimiz için bir yol çizmemize yardımcı olurdu. Bilim insanlığı, hocalığı ve öğrencilerine olan yaklaşımı ile hepimize örnek olmuş olan Prof. Dr. Umur Talaslı Hocamızı her zaman sevgi ve saygıyla anacağız...


    Mesaj bırakın

  • 08.11.2025

    Tuğba Uzer

    Yıl 2000 ve yanılmıyorsam Ekim ayının bir pazartesi günü... ODTÜ Psikoloji Bölümü, Beşeri Bilimler binasında Psikolojiye Giriş dersini Umur Hoca'dan alıyorduk. Sabah 8:30'da başlıyordu ders. Net hatırlamıyorum ama dersler başlayalı iki ya da üç hafta olmuştu. Duyum ve algı konusunu işlediğimiz sırada, Umur Hoca, ışığın özelliklerini anlatıyordu. Umur Hoca konuyu anlatırken bilgiyi sentezleyerek verirdi. Aynı zamanda, konuda işleneni, insan ve hayvan organizması açısından, genel çereve ile bütünleştirir ve yıllardır edindiği tecrübeyle harmanladığı çıkarımları bize anlatırdı. Öğrencileri bilir, mükemmel bir İngilizce'si vardı. Kullandığı kelimeler oldukça üst düzey olurdu. Belki bazen bunun seviyemizi aştığını farkettiği için bu bütünleştirme anlarını bir de Türkçe olarak tekrar ederdi. Bu anlardan birinde bize "Çocuklar, sisteme giren bilgiler arasında en güçlüsü görsel bilgidir. Görsel bilgi ışıktan üretilir. Işığın üç özelliğini kullanarak (hue, saturasyon gibi) zihniniz bu görsel bilgiyi işler, dönüştürür ve siz olursunuz" demişti. Bunu duyunca tüylerim diken diken olmuştu. İnsanı hiç bu açıdan düşünmemiştim dedim kendime. O an içimde bunları araştırmak için büyük bir merak uyandı. İnsanın ve maddenin gizemi ve muhteşemliği sanki bir anda kafama dank etmişti. Sanki ondan önce herşeyi, duyduğum öğrendiğim herşeyi öyle kabul etmişim gibi hissetmiştim. İşte bir insan var, beyni var, vücudu var. Dışarıda bir dünya var, fiziksel yasalar var, enerji var ve bir şekilde biz bu dünyada olan biteni algılıyoruz, öğreniyoruz gibi düşünüyordum. Bilimsel camiada sıklıkla kullandığımız bir terimle ifade edecek olursak, "paradigm shift" olmuştu bende o dersten sonra. Ders arası, Umur Hoca'nın yanına gitmiştim. "Hocam, bu anlattığınız konuları anlamak için psikolojide ben ne yapmalıyım, çok merak ettim, çok hoşuma gitti bu konular" demiştim. Umur Hoca, sigarasından çıkan dumanı pencere camına doğru üfledikten sonra, gülümseyerek bana: "Deneysel psikoloji alanında doktora yapmalısın demişti". Sonra, bana Amerika'da eğitim almanın önemini, GRE sınavını ve pek çok şeyi anlattı. Hayatımda ilk defa duyduğum şeylerdi. O günden sonra, bir rutinim olmuştu. Her ders sonunda, Umur Hoca'nın yanına gidip, her söylediğinden bir şeyler öğrenmeye çalışma rutini. ODTÜ Psikoloji, en çok Umur Hoca'nın dersleri demekti benim için. Bahsettiğim o günden sonra artık Klinik Psikolog olmak isteyen Tuğba gitmiş, yerine deneysel psikolog olmak isteyen ve insanı öğrenmeye aç bir Tuğba gelmişti. Çocukluğumdan beri insana dair merak ettiğim ve sormaktan çekindiğim her sorunun cevabını, ben Umur Hoca'nın kağıt kokan ofisinde alıyordum. Yıllar sonra daha net anlıyorum ki, Umur Hoca benim için bir ilham kaynağıydı. Bilime, insana dair bir referans noktası gibiydi. İşini bu kadar seven, bu kadar şevkle yapan bir kişi ile daha karşılaşmadım. Bizim için saatlerini verirdi ofisinde ve sınıf çıkışında. Sohbet bitiminde "Çocuklar, kusura bakmayın zamanınızı aldım, derdi". Kendisini iyi tanıdığım için bu sözlerin samimiyetini bilirdim. O'nu çok özlüyorum. O'nun gibi insanların varlığının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. O'nu en iyi öğrencilerinin anladığından da eminim. Bu satırları okuyan binlerce öğrencinin benim ne demek istediğimi çok iyi anladığını da düşünüyorum. O'nu tanıma fırsatım olmuş olduğu için çok şanslıyım. Bu yazıyı 8 Kasım 2025'te yazıyorum. Yıllar önce 7 Kasım'da bir gece kaybettik kendisini. İnsanı var eden ve yaşatan zihnidir aslında. Ben o güzel anıların ve bana kalanların silinmemesi için elimden geleni yapıyorum. Umarım O'ndan öğrendiklerimin milyonda birini kendi öğrencilerime geçirebilirim. Mekanın cennet olsun canım Umur Hocam. Tanrı'nın hipotezi ne bilmiyorum ama senin bu hipoteze katkının çok büyük olduğundan şüphem yok.

    06.11.2023

    Ebru AKGÜN

    Yazmayı hep çok sevdim, zorlandığımı da pek hatırlamam. İlk kez kelime bulmakta zorlanıyorum. 1992 senesinde 18 yaşında ODTÜ’ye geldiğimde beni bekleyen sürprizleri elbette bilmiyordum, heyecanla okulun tadını çıkartmaya ve hakkını vermeye çalışıyordum. Umur ismini ‘Teyzem’ filmi dışında duymamıştım, 1940larda bu ismi veren ebeveynlerini merak ettim önce, sonra da büyük hayranlık ve hevesle Umur Hoca’yı…Ona denk gelme şansına eren herkese tılsımlı ve saygın izler bırakır, bir kere sohbet edenin hayata bakışı değişir. ‘Perception‘ dersi kadar ilginç ve kapsamlı, aynı anda hem keyifli hem ürkütücü başka bir ders de görmedim. ODTÜ’de hazırlık ve yüksek lisans dahil 8 sene geçirdim ama dersleri dışında Umur Hoca’nın odasında merak, keşif, bilgi ve bilgeliğe şahitlik ile geçen  sohbet sürecimin kazanımları bambaşka oldu. Sınav sonucuma bakmak için odasına gittiğim bir gün hocanın 57 verdiğini (bu iyi bir nottur o ders için:) ama kağıdımın 37 ettiğini farkettim. ‘Hocam bu not 37 ama 57 yazmışsınız’ dediğimde yüzünden geçen kocaman şaşkınlığı ve ‘Yok yahu benim hata yapmamı imkansız kılan bir sistemim var olmaz öyle şey!’ diyerek kağıdı elimden alması, defalarca kontrol ettikten sonra ‘Demek ki senin bu notu alman gerekiyormuş,  burada başka bir şey var kalacak böyle’ dediğinde benim şaşkınlıktan donakalmam ve akabinde bir kaç sene süren, ders sonrası her boş anlarda 3D denemelerini yaptığı küçücük ama dopdolu odasında, kol saatinin servis vaktini hatırlatan alarmına kadar süren derin sohbetler, paylaşımlarla geçti çıraklık dönemim….Ben ‘düşünmek’ nedir ondan öğrendim…Anlamaya çalışmanın tadına varmayı, doğru soruları bulmayı, soruları da doğru sormayı, varoluşu, zaman paradoksunu, rüyaları, kadim ve kozmik bir sürü şeyi konuşabilmeyi, cevapları sorgulamayı o kadar özlüyorum ki…Gidişi çok canımı yaktı, varlığına hep şükrettim….Bu dünyadan bir Umur Hoca geçti, 7 Kasım 2022’de minnettarlık ve denk gelmişliğin gururu yanı sıra derin bir eksilme duygusu eşlik etti gözyaşlarıma son  görevimi yaparken. Hocam, ODTÜ’nün en güzel ‘phenomenon’ diyen hocası… Saygı, hürmet ve özlemle…

    12.05.2023

    Özlem Bozo

    Umur Hocamız gerçekten “efsane” sıfatını sonuna kadar hak eden bir hoca idi. Verdiği iki zorunlu dersi istisnasız tüm öğrenciler devamsızlık yapmadan takip eder, kendisini tabir-i caizse ağzımız açık dinlerdik. Konusuna olan hakimiyetini, anlatırken bile duyduğu heyecanı görür, biz de heyecanla dinlerdik. Derslerinden kalan öğrenciler bile kendisine en ufak bir negatif duygu beslemezdi çünkü herkes Umur Hoca’nın üzerine düşeni en harika şekliyle yaptığını bilirdi. Bizim dönem daha da şanslıydı; Psikolojiye Giriş dersini de kendisinden almış ve psikoloji eğitimimize onun muhteşem anlatımıyla başlamıştık. Yeterince cesur olanlarımız, ders dışında da her fırsatta yanına gider, kendisinden ne kaparsak kardır diye düşünerek sohbet etmeye çalışırdık. Müsait ise, mutlaka bize zaman ayırır; bizleri dikkatle dinlerdi (Bir seferinde, kendisine lisans öğrencisiyken danıştığım bir konuyu bana en az 7-8 yıl sonra hatırlatmıştı ki, kendim bile hem danıştığım konuyu hem de kendisine danıştığımı unutmuştum). Eksikliklerimizi, neler yapmamız gerektiğini son derece kibar bir şekilde anlatır, kendimiz için bir yol çizmemize yardımcı olurdu. Bilim insanlığı, hocalığı ve öğrencilerine olan yaklaşımı ile hepimize örnek olmuş olan Prof. Dr. Umur Talaslı Hocamızı her zaman sevgi ve saygıyla anacağız...


    Mesaj bırakın