Halim Doğrusöz 1922’de Tekirdağ, Malkara’da doğdu. 1941 yılında Bursa Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Lisans öğrenimini İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi’nde 1948 yılında tamamladı. Doktora derecesini, Case Institute of Technology’den yöneylem araştırması alanında aldı ve burada araştırma asistanlığı yaptı.
1965 yılında TÜBİTAK’ın daveti üzerine Türkiye’ye dönerek Yöneylem Araştırma Enstitüsü’nü kurdu ve ODTÜ’de Yöneylem Araştırması Lisansüstü Programı’nı başlattı.
1965-1980 döneminde, TÜBİTAK’ta Yöneylem Araştırması Ünitesi Başkanı, Genel Sekreter ve Bilim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Doğrusöz, 1978-1979 yıllarında Bilim Kurul Başkan Vekilliğini yürüttü. 1966 yılında ODTÜ’ye girdi ve 1989’da emekli oluncaya kadar bölüm başkanlıkları, Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü, Mühendislik Fakültesi Dekanlığı ve Rektör Yardımcılığı görevlerini üstlendi.
Yöneylem Araştırması konusunda ilginç deneyimleri ile hatırladığım değerli hocam ile en son 2015 YA/EM kongresinde görüşüp sohbet etmiştim. EM Bölümündeki akademisyen arkadaşlarım hocanın 90 yaşını devirmiş olmasına karşın hala ders vermek arzusunda olduğunu söylediklerinde oldukça şaşırmıştım. Akşam yemeğinde kendisine mesleğe katkılarından dolayı verilen ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmayı dinleyince hocalık mesleğinde bir yaş sınırı koymanın ne kadar anlamsız olduğunu anladım.
Ülkemizde 1965’lerde yöneylem araştırmasının temellerini atmış bir kişi olarak Halim Hoca’nın bu alanda doğrudan veya dolaylı çalışmalar yapan nesiller için çok özel bir yeri var kuşkusuz. Ama onun öğrencisi, çalışma arkadaşı (kendi deyimiyle “iş ortağı, proje ortağı”) olanlar için kendisinin bunun ötesinde ayrı bir yeri var. Hayatı başarılarla ve Çağlar Güven Hoca’nın dediği gibi kahramanlıklarla dolu Halim Hoca’mız ile ilk görüşmem, 1985 yılında bölümden mezun olduktan sonra onun yöneticiliğini yaptığı Sistem Bilimleri Araştırma Enstitüsü (SİBAREN)’de çalışmak üzere yaptığım başvuru üzerine oldu. MM binasının 4. katında bir koridora açılan odalarda yerleşik bu merkezin çok ayrıcalıklı olduğu her halinden belliydi. Koridora girdiğinizde bambaşka bir hava hissediliyordu; yoğun proje işleri ile uzun toplantılar yapan proje ekipleri, geç vakitlere kadar analiz ve raporlarla meşgul asistanlar ve onlara yardımcı olan idari çalışanlar bir o kadar keyifli ve neşeli idi. Halim Hoca sıklıkla yola düşer yeni projeler kovalardı. Kalite planlama ve kontrolden, performans yönetimine ve mali yönetime kadar çeşitli alanlarda onlarca kuruluş için yapılan başarılı çalışmalar, “bir firmanın kar ederken batması”, “öğrenen yönetim sistemi” gibi kavramlar hep bu çalışmaların ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Mutlaka burada çalışmak, bu araştıran ve öğrenen sistemin bir parçası olmak lazımdı. Başvuru yaptığım zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi için büyük bir çöp projesi yürütülüyordu. Projede farklı disiplinlerden hocalar ve asistanlar çalışıyordu. Projelerde yer yokmuş, “yeni bir projede çalışmak için beklemen gerekecek” demişti Halim Hoca. Bekledim, buna değerdi. Bu arada bazı projelerde gönüllü çalışmıştım. Yüksek lisans tezim de meşhur çöp projesinin bir problemi ile ilgili olmuştu. Bu dönemde Methodology of OR ve OR in Investment Decision Making derslerini almıştık ondan. Dersler, proje ve tez çalışmalarında sistem düşüncesine dair öyle güçlü mesajlar almıştık ki ondan bunlar tüm meslek yaşamım boyunca bana hep ışık tuttu. “Basit düşünmeli, en karmaşık görünen problemin ardında bile görece basit bir modelin açıklayabileceği bir yapı vardır.” Halim Hoca’nın tez öğrencisi olarak aylar boyunca uğraşıp geliştirdiğim yüzlerce değişkene dayalı, büyük olasılıkla da pratikte hiç kullanılamayacak bir dinamik programlama modelinin yerine çok basit bir istatistiksel tahmin modeli yardımıyla problem sahibine sunabileceğim bir karar destek sistemini keşfetmem onun sayesinde olmuştu. Literatürden yararlanmak yasaktı. Kendi çözümümüzü bulmalıydık. Bu çaba çok kıymetliydi. Bize kendi çalışmalarından çok sayıda zor problemin basit ve şık çözümlerini göstermişti. Elbette onda R. Ackoff’u bile etkileyen bir zeka ve yaratıcılık vardı . Bizler için ise bu keşif hiç de kolay değildi. Yöneylem Araştırması’nın özünden hiç taviz vermeyen Halim Hoca bir o kadar mütevazi ve nüktedan idi. “Einstein bile evreni basit bir denklik ile ifade etmiş, bu yüzlerce değişkene ne gerek var, haydi düşün bakalım” demişti. Basit modeli kurunca da, bunu ne denli övgüyle karşıladığını ve bunun sevincini ne denli içten paylaştığını unutmam mümkün değil. Halim Hoca ile uzun yıllara dayanan deneyimi sonucu ortaya koyduğu öğrenen yönetim sistemleri konusunda ortak çalışmalarımız oldu. Yakın arkadaşı Ömer Saatçioğlu Hoca EUREKA dönem başkanı iken Halim Hoca’dan EUREKA için böyle bir sistem geliştirmesini istedi. Ömer Hoca’nın da dahil olduğu proje ekibinde, o zaman bölümden asistanlarımız Esra Köktener ve Tevhide Altekin ile ben de yer almıştım. EUREKA organizasyonunun daha rekabetçi olması için Halim Hoca’nın öncülüğünde bir öğrenen yönetim sistemi geliştirmiştik. SİBAREN ruhu yeniden canlanmıştı sanki. Halim Hoca ile hep yazmak istediğimiz öğrenen yönetim sistemi kitabını tamamlayacak fırsatımız olmadı ama bu sistem anlayışıyla dersler, projeler ve idarecilik kapsamında yaptığım çalışmaları onunla da paylaşabilmiş olmanın mutluluğunu taşıyorum. Halim Hoca’ya göre bizler toplumun her problemini sistem düşüncesiyle ele alabilir, etkili çözümler geliştirilmesine önayak olabilirdik. 90’lı yaşlarında bile bize örnek olacak cesaretle toplumumuzun temel sorunlarına dair tahliller yapmış, yazılar yazmış, sonra bizleri çağırıp bunları çözmek için sorumluluk almamızı istemişti. Derslerini alan öğrencilerin de iyi bildiği gibi toplumuzun 3E’ye önem vermesi gerekiyordu: Etik, Estetik ve Empati. Kadın cinayetleri ise acilen çözüm bekleyen önemli başka bir sorunumuzdu. Bu sorunun uzun uzun tahlili yapmıştı. Onunla bu konular hakkında artarda yaptığımız toplantılarda bu can sıkıcı ve zor konuları konuşurken bile çözüm yolunda önemli katkılarımız olacağına dair inancımız artıyordu. Halim Hoca bize üzerinde düşüneceğimiz, tartışacağımız, aktaracağımız, yararlanacağımız çok öğreti, yapmamız gereken çok ödev bıraktı. Ruhu şad olsun.
Emekli öğretim üyelerimizden, değerli hocamız Prof. Dr. Halim Doğrusöz'ü dün kaybettik. Acımız çok büyük. Başta ailesine, üniversitemize ve tüm Endüstri Mühendisliği camiasına başsaglıgı dilerim. Toren ayrıntıları daha sonra duyurulacaktır.
26.04.2022
Sait Atınç IE 1976
Yöneylem Araştırması konusunda ilginç deneyimleri ile hatırladığım değerli hocam ile en son 2015 YA/EM kongresinde görüşüp sohbet etmiştim. EM Bölümündeki akademisyen arkadaşlarım hocanın 90 yaşını devirmiş olmasına karşın hala ders vermek arzusunda olduğunu söylediklerinde oldukça şaşırmıştım. Akşam yemeğinde kendisine mesleğe katkılarından dolayı verilen ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmayı dinleyince hocalık mesleğinde bir yaş sınırı koymanın ne kadar anlamsız olduğunu anladım.
05.11.2020
GÜLSER KÖKSAL
Ülkemizde 1965’lerde yöneylem araştırmasının temellerini atmış bir kişi olarak Halim Hoca’nın bu alanda doğrudan veya dolaylı çalışmalar yapan nesiller için çok özel bir yeri var kuşkusuz. Ama onun öğrencisi, çalışma arkadaşı (kendi deyimiyle “iş ortağı, proje ortağı”) olanlar için kendisinin bunun ötesinde ayrı bir yeri var. Hayatı başarılarla ve Çağlar Güven Hoca’nın dediği gibi kahramanlıklarla dolu Halim Hoca’mız ile ilk görüşmem, 1985 yılında bölümden mezun olduktan sonra onun yöneticiliğini yaptığı Sistem Bilimleri Araştırma Enstitüsü (SİBAREN)’de çalışmak üzere yaptığım başvuru üzerine oldu. MM binasının 4. katında bir koridora açılan odalarda yerleşik bu merkezin çok ayrıcalıklı olduğu her halinden belliydi. Koridora girdiğinizde bambaşka bir hava hissediliyordu; yoğun proje işleri ile uzun toplantılar yapan proje ekipleri, geç vakitlere kadar analiz ve raporlarla meşgul asistanlar ve onlara yardımcı olan idari çalışanlar bir o kadar keyifli ve neşeli idi. Halim Hoca sıklıkla yola düşer yeni projeler kovalardı. Kalite planlama ve kontrolden, performans yönetimine ve mali yönetime kadar çeşitli alanlarda onlarca kuruluş için yapılan başarılı çalışmalar, “bir firmanın kar ederken batması”, “öğrenen yönetim sistemi” gibi kavramlar hep bu çalışmaların ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Mutlaka burada çalışmak, bu araştıran ve öğrenen sistemin bir parçası olmak lazımdı. Başvuru yaptığım zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi için büyük bir çöp projesi yürütülüyordu. Projede farklı disiplinlerden hocalar ve asistanlar çalışıyordu. Projelerde yer yokmuş, “yeni bir projede çalışmak için beklemen gerekecek” demişti Halim Hoca. Bekledim, buna değerdi. Bu arada bazı projelerde gönüllü çalışmıştım. Yüksek lisans tezim de meşhur çöp projesinin bir problemi ile ilgili olmuştu. Bu dönemde Methodology of OR ve OR in Investment Decision Making derslerini almıştık ondan. Dersler, proje ve tez çalışmalarında sistem düşüncesine dair öyle güçlü mesajlar almıştık ki ondan bunlar tüm meslek yaşamım boyunca bana hep ışık tuttu. “Basit düşünmeli, en karmaşık görünen problemin ardında bile görece basit bir modelin açıklayabileceği bir yapı vardır.” Halim Hoca’nın tez öğrencisi olarak aylar boyunca uğraşıp geliştirdiğim yüzlerce değişkene dayalı, büyük olasılıkla da pratikte hiç kullanılamayacak bir dinamik programlama modelinin yerine çok basit bir istatistiksel tahmin modeli yardımıyla problem sahibine sunabileceğim bir karar destek sistemini keşfetmem onun sayesinde olmuştu. Literatürden yararlanmak yasaktı. Kendi çözümümüzü bulmalıydık. Bu çaba çok kıymetliydi. Bize kendi çalışmalarından çok sayıda zor problemin basit ve şık çözümlerini göstermişti. Elbette onda R. Ackoff’u bile etkileyen bir zeka ve yaratıcılık vardı . Bizler için ise bu keşif hiç de kolay değildi. Yöneylem Araştırması’nın özünden hiç taviz vermeyen Halim Hoca bir o kadar mütevazi ve nüktedan idi. “Einstein bile evreni basit bir denklik ile ifade etmiş, bu yüzlerce değişkene ne gerek var, haydi düşün bakalım” demişti. Basit modeli kurunca da, bunu ne denli övgüyle karşıladığını ve bunun sevincini ne denli içten paylaştığını unutmam mümkün değil. Halim Hoca ile uzun yıllara dayanan deneyimi sonucu ortaya koyduğu öğrenen yönetim sistemleri konusunda ortak çalışmalarımız oldu. Yakın arkadaşı Ömer Saatçioğlu Hoca EUREKA dönem başkanı iken Halim Hoca’dan EUREKA için böyle bir sistem geliştirmesini istedi. Ömer Hoca’nın da dahil olduğu proje ekibinde, o zaman bölümden asistanlarımız Esra Köktener ve Tevhide Altekin ile ben de yer almıştım. EUREKA organizasyonunun daha rekabetçi olması için Halim Hoca’nın öncülüğünde bir öğrenen yönetim sistemi geliştirmiştik. SİBAREN ruhu yeniden canlanmıştı sanki. Halim Hoca ile hep yazmak istediğimiz öğrenen yönetim sistemi kitabını tamamlayacak fırsatımız olmadı ama bu sistem anlayışıyla dersler, projeler ve idarecilik kapsamında yaptığım çalışmaları onunla da paylaşabilmiş olmanın mutluluğunu taşıyorum. Halim Hoca’ya göre bizler toplumun her problemini sistem düşüncesiyle ele alabilir, etkili çözümler geliştirilmesine önayak olabilirdik. 90’lı yaşlarında bile bize örnek olacak cesaretle toplumumuzun temel sorunlarına dair tahliller yapmış, yazılar yazmış, sonra bizleri çağırıp bunları çözmek için sorumluluk almamızı istemişti. Derslerini alan öğrencilerin de iyi bildiği gibi toplumuzun 3E’ye önem vermesi gerekiyordu: Etik, Estetik ve Empati. Kadın cinayetleri ise acilen çözüm bekleyen önemli başka bir sorunumuzdu. Bu sorunun uzun uzun tahlili yapmıştı. Onunla bu konular hakkında artarda yaptığımız toplantılarda bu can sıkıcı ve zor konuları konuşurken bile çözüm yolunda önemli katkılarımız olacağına dair inancımız artıyordu. Halim Hoca bize üzerinde düşüneceğimiz, tartışacağımız, aktaracağımız, yararlanacağımız çok öğreti, yapmamız gereken çok ödev bıraktı. Ruhu şad olsun.
30.10.2020
Yasemin Serin
Emekli öğretim üyelerimizden, değerli hocamız Prof. Dr. Halim Doğrusöz'ü dün kaybettik. Acımız çok büyük. Başta ailesine, üniversitemize ve tüm Endüstri Mühendisliği camiasına başsaglıgı dilerim. Toren ayrıntıları daha sonra duyurulacaktır.