Ahmet Acar, 10 Nisan 1949 yılında İstanbul’da doğdu. 1971 yılında ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nü bitirdi. 1974 yılında Yüksek Lisansını ve 1976 yılında da Doktorasını University of Pennsylvaina’da (Philadelphia, ABD) tamamladı.
1972 – 1975 yılları arasında University of Pennsylvaina’da Simülasyon Laboratuvarında Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 1976 – 1980 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi İşletme Bölümü’nde Asistan Doktor olarak görev yaptı. 1980 – 1986 yılları arasında ODTÜ İşletme Bölümü’nde Yardımcı Doçent, 1986-1992 yılları arasında Doçent, 1992 yılından itibaren de Profesör olarak çalıştı. ODTÜ İşletme Bölümü’nde Bölüm Başkan Yardımcılığı, Bölüm Başkanlığı, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı, ODTÜ Rektör Yardımcılığı ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü kurucu Rektörlüğü yaptı. 2008 – 2016 yılları arasında ODTÜ Rektörlüğü görevini üstlendi.
Dr. Acar, yönetim ve strateji alanında geniş araştırma deneyimine sahip olup, birçok Türk kamu kurumuna, özel şirkete, bunun yanında uluslararası ve uluslarüstü kuruluşlara danışmanlık verdi, birçok uluslararası projede proje/konsorsiyum koordinatörü olarak görev aldı.
Dr. Acar’ın nicel yönetim yöntemleri üzerine bir kitabı; stratejik yönetim, yenilikçilik yönetimi, küçük ölçekli işletmelerin yönetimi ve karar destek araçları konularında Türkiye’de ve yurtdışında yayınlanmış makalelerinin yanı sıra ulusal ve uluslararası akademik ve profesyonel toplantılarda sunulmuş bildirileri bulunmaktadır.
Prof. Dr. Ahmet Acar, Binghamton University’den (New York) “Fahri Doktora” ünvanına ve İtalya Cumhurbaşkanınca verilen “İtalyan Devlet Nişanı”na sahiptir.
Öğrenciliğim sırasında hocam, Rektör yardımcılığı ve Rektörlüğü süresince yöneticim olarak kendisiyle birlikte çalışma imkanım olmuştu. Çok idealist bir ODTÜ’lüydü. Açık görüşlü, insana değer veren, zeki, başarılı, yenilikçi, vizyoner ve bir ODTÜ Rektörü olarak hep saygın bir duruş sergileyen örnek bir hocamızdı. Ailesinin ve tüm ODTÜ’lülerin başı sağolsun. Mekanı cennet olsun. Kendisini çok çok özleyeceğiz.
Ahmet Acar ile 1980’lerin sonunda tanıştık. O dönem Sağlık ve Sosyal Bakanlığı’nın reorganizasyonu için verilen yüklüce bir uluslararası kredinin kullanılması konusunda ODTÜ’den bir dizi proje çalışması için öneriler yapması istenmişti. Neredeyse yönetim ile ilgili tüm disiplinler ekibin içinde idi ve çok sayıda proje önerisi verildi. Ahmet Acar’ın ve benim de dahil olduğum bir grup Yöneylem Araştırması yaklaşımı ile bazı öneriler geliştirdik. Sekiz ay sonunda bir şey oluşamadan çalışmalarımız bitti. Bu sürecin benim için en önemli tarafı Ahmet Acar’ı tanımış olmam. Kişi olarak son derece olumlu, sakin ve etrafı dinlemeyi doğal kabul eden bir yapısı vardı. Daha sonraki yıllarda birçok defa görüştük, konuştuk. 2005’te emekli olup ODTÜ’den ayrılmama kadar ara ara görüşmelerimiz gerek üniversite içindeki sosyal toplantılarda gerekse de kurullarda devam etti. Ahmet Acar’ın rektör olarak örnek bir performans sergilediğini düşünüyorum. Rektörün asli işlevlerinin en önde geleni bilimin savunulması, üniversitenin saygınlığının savunulması ve bunu kamuoyu ile net olarak paylaşmasıdır. Dünyada “doğal” olarak görülen bu işlev maalesef Türkiye’de “savunma” pozisyonundadır ve kanımca Ahmet Acar bu konuda çok az sayıdaki olumlu ve yapıcı örneklerden biridir. Tesadüfen karşılaştığımız bir uçak yolculuğunda bu düşüncemi kendisine iletmiş olmaktan da sevinç duyuyorum. Ahmet Acar’ın erken yaşta aramızdan ayrılması önemli kaybımızdır, onu arayacağız. Yakınlarının ve bilim ailesinin başı sağolsun.
Ahmet Acar ile ilk tanışmamız İİBF çatısı altında oldu. İdari görevlerimiz nedeni ile Fakülte Dekanı Arif Payaslıoğlu’nun makamında toplandığımızda Arif Hoca, sinirlendiğinde, bizlere ismimizle değil “Şekerim” diye hitap ederdi. Arif Hocadan miras kalan bu tabir, yıllarca Ahmet ile birbirimize hitap şekli oldu. 1980-86 yıları arasında Ürdün’deki Yarmouk Üniversitesine ben ve Ahmet de dahil olmak üzere on beşten fazla öğretim üyesi gitti. En büyük keyfimiz haftada iki kez oynadığımız çiftler tenis maçları idi. Bir tarafta Ahmet ve Giray Velioğlu diğer tarafta Kamil Kozan ve ben. Esprili söz düelloları maçın en keyifli anlarını oluştururdu. Buradaki söz düellosu alışkanlığımızı Ahmet’le hep sürdürdük. 2019 yılı sonlarında Ahmet’in daveti üzerine Uptown Cafe’de buluşup keyifli bir sohbet yapmış ve tekrar buluşmaya karar vermiştik. Bu sefer ben ağırlayacaktım. Kısmet olmadı. Anı Ağacı’nın oluşacağı haberini bana ilk haber veren Ahmet için, Anı Ağacına bu yazıyı yazmak içimi acıtıyor.
01.03.2021
Cihan YILDIRIM YÜCEL
Öğrenciliğim sırasında hocam, Rektör yardımcılığı ve Rektörlüğü süresince yöneticim olarak kendisiyle birlikte çalışma imkanım olmuştu. Çok idealist bir ODTÜ’lüydü. Açık görüşlü, insana değer veren, zeki, başarılı, yenilikçi, vizyoner ve bir ODTÜ Rektörü olarak hep saygın bir duruş sergileyen örnek bir hocamızdı. Ailesinin ve tüm ODTÜ’lülerin başı sağolsun. Mekanı cennet olsun. Kendisini çok çok özleyeceğiz.
23.01.2021
Nesim Kohen Erkip
Ahmet Acar ile 1980’lerin sonunda tanıştık. O dönem Sağlık ve Sosyal Bakanlığı’nın reorganizasyonu için verilen yüklüce bir uluslararası kredinin kullanılması konusunda ODTÜ’den bir dizi proje çalışması için öneriler yapması istenmişti. Neredeyse yönetim ile ilgili tüm disiplinler ekibin içinde idi ve çok sayıda proje önerisi verildi. Ahmet Acar’ın ve benim de dahil olduğum bir grup Yöneylem Araştırması yaklaşımı ile bazı öneriler geliştirdik. Sekiz ay sonunda bir şey oluşamadan çalışmalarımız bitti. Bu sürecin benim için en önemli tarafı Ahmet Acar’ı tanımış olmam. Kişi olarak son derece olumlu, sakin ve etrafı dinlemeyi doğal kabul eden bir yapısı vardı. Daha sonraki yıllarda birçok defa görüştük, konuştuk. 2005’te emekli olup ODTÜ’den ayrılmama kadar ara ara görüşmelerimiz gerek üniversite içindeki sosyal toplantılarda gerekse de kurullarda devam etti. Ahmet Acar’ın rektör olarak örnek bir performans sergilediğini düşünüyorum. Rektörün asli işlevlerinin en önde geleni bilimin savunulması, üniversitenin saygınlığının savunulması ve bunu kamuoyu ile net olarak paylaşmasıdır. Dünyada “doğal” olarak görülen bu işlev maalesef Türkiye’de “savunma” pozisyonundadır ve kanımca Ahmet Acar bu konuda çok az sayıdaki olumlu ve yapıcı örneklerden biridir. Tesadüfen karşılaştığımız bir uçak yolculuğunda bu düşüncemi kendisine iletmiş olmaktan da sevinç duyuyorum. Ahmet Acar’ın erken yaşta aramızdan ayrılması önemli kaybımızdır, onu arayacağız. Yakınlarının ve bilim ailesinin başı sağolsun.
21.01.2021
M. SEMİH YÜCEMEN
Ahmet Acar ile ilk tanışmamız İİBF çatısı altında oldu. İdari görevlerimiz nedeni ile Fakülte Dekanı Arif Payaslıoğlu’nun makamında toplandığımızda Arif Hoca, sinirlendiğinde, bizlere ismimizle değil “Şekerim” diye hitap ederdi. Arif Hocadan miras kalan bu tabir, yıllarca Ahmet ile birbirimize hitap şekli oldu. 1980-86 yıları arasında Ürdün’deki Yarmouk Üniversitesine ben ve Ahmet de dahil olmak üzere on beşten fazla öğretim üyesi gitti. En büyük keyfimiz haftada iki kez oynadığımız çiftler tenis maçları idi. Bir tarafta Ahmet ve Giray Velioğlu diğer tarafta Kamil Kozan ve ben. Esprili söz düelloları maçın en keyifli anlarını oluştururdu. Buradaki söz düellosu alışkanlığımızı Ahmet’le hep sürdürdük. 2019 yılı sonlarında Ahmet’in daveti üzerine Uptown Cafe’de buluşup keyifli bir sohbet yapmış ve tekrar buluşmaya karar vermiştik. Bu sefer ben ağırlayacaktım. Kısmet olmadı. Anı Ağacı’nın oluşacağı haberini bana ilk haber veren Ahmet için, Anı Ağacına bu yazıyı yazmak içimi acıtıyor.