1950 yılında Kars’ın Göle ilçesine bağlı Tahtakıran köyünde doğdu. İş hayatına Sivas ili Konakyazı köyünde bir ilkokulda köy öğretmeni olarak başladı. Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra Kars’ta Cilavuz Öğretmen Okulu kadrosuna katılarak iki yıl fen bilgisi öğretmeni ve Milli Eğitim Müdürü olarak görev yaptı.
Daha sonra yurtdışında eğitim için Milli Eğitim Bakanlığı bursunu kazandı ve Bonn’daki Reinische Friedrich Wilhelms Üniversitesi’ne kimya öğrencisi olarak girdi. Bir yıl sonra, onu 10 yıl daha destekleyecek olan Friedrich Ebert Bursunu kazandı.1985 yılında bu üniversiteden doktorasını aldı ve ABD’de University of Kentucky’de doktora sonrası araştırmacı olarak görev yaptı. 1987 yılında ODTÜ Kimya Bölümü’ne öğretim üyesi olarak katıldı ve 1993 yılında profesörlük unvanını aldı.
Profesör Demir, ODTÜ’deki son derece seçkin kariyeri boyunca Kentucky Üniversitesi ile olan ilişkisine devam etti, Almanya’da Humboldt bursiyeri olarak daha fazla zaman geçirdi ve aynı zamanda Fransa’da da mesleki bağlantılar kurdu.
Prof. Demir’in çeşitli araştırma ilgi alanları arasında asimetrik sentez, optik olarak saf biyoaktif materyallerin sentezi, biyoaktif materyallerin biyoteknolojik yöntemler kullanılarak sentezlenmesi, amino asit kimyasındaki gelişmeler, yeni heterojen katalizörlerin geliştirilmesi, yeni oksidasyon yöntemleri üzerine çalışmalar yer almaktaydı. 142 Bilimsel yayının yanı sıra 5 Amerikan ve Avrupa patenti de bulunmaktadır.
Gazetede vefat haberini aldığım arkadaşım Prof. Dr. Ayhan Sıtkı Demir’i Almanya’dan Türkiye’ye döndüğü yıllarda tanıdım. Sanırım ilk tanışmamızda bir Kimya Kongresinde idik. İsmini literatürlerden biliyordum. O, çok iyi bir organik kimyacı olarak ülkemizde yeni yeni tanınıyordu. Ben ise bir bitki kimyacısı idim, ama dertlerimiz aynı idi. O yıllarda malzeme ve çalışmalarımıza destek olacak alet yokluğu çekiyorduk. En çok da Nükleer Magnetik Rezonans aleti gerekli idi. Ne iyi bir tesadüf, TÜBİTAK Marmara Enstitüsü’nün o sıralarda müdürü olan Prof. Dr. Erdoğan Şuhubi, Matematikçi olmasına rağmen Kimyacıların bu ihtiyacını gördü ve belli bir grubun doğru dürüst bilimsel araştırmalar yapabilmesi için en azından bu aletin alınmasına karar verdi ve cihazın alınmasında öncü oldu. Daha sonra Prof. Şuhubi, Mass gibi daha başka hayati aletlerin alınmasında da etkili oldu. O günlerin biraz öncesinde yönetim kurulunda bulunduğum Kimya Mühendisleri Odası’nın İstanbul şubesi, genç kimyacıları bilgilendirmek amacı ile seminerler düzenleme kararı almıştı. Bu seminerlere ilk olarak Ayhan beyi davet ettik. Seminerlerimizde genç kimyacılara, daha doğrusu hepimize çift dimensiyonlu NMR’ı anlatmasını rica ettik, etraflıca anlattı, birkaç gün bizleri aydınlattı. Ayhan beyle dostluğumuz hep devam etti. Onun çok akıllıca kurguladığı bitkilerin etkin maddelerinin sentezleri çalışmaları ya da benzer başka organik sentez çalışmaları gerçekten benim gibi Türkiye’de organik sentezlerin büyük ölçüde yapılması gereğini duyan biri için harika bir olaydı. Ayhan bey güzel bir ekip kurmuştu, onlarla arkadaşça ilişkileri vardı ve onların çok iyi yetişmesi için çalışıp duruyordu. Dış dünya ile de iyi ilişkileri vardı, pek çok bilim insanı ile temas halinde idi, ortak projeleri vardı, ortak çalışmalar ve yayımlar yapıyordu. Eşi Alman asıllı, iyi bir ailenin kızıydı. Ankara’da eşi ile mutlu bir hayatları vardı, çocukları yoktu ama çok sayıda kedi ve köpekleri vardı, zaman zaman kediler hakkında da konuşurduk. Ben onun TÜBA üyesi olması sırasında raportörü idim, çok güzel bir CV si vardı, gurur verici idi. TÜBA’ya üye seçilmesine karşın bir türlü TÜBİTAK bilim ödülü Ayhan beye verilemedi, şu ya da bu nedenle… O ise, filozofça boş verin önemli değil demiş, bir iki teşebbüsten sonra da yakasını bırakmıştı. Daha pek çok önemli araştırmalar yapabilecekken ve yeni gençlerin yetişmesine büyük katkıları olabilecekken sigara içmeyen, et yemeyen, mazbut ve düzenli bir hayatı olan Ayhan Demir henüz 60 yaşında kalbine yenik düştü. Son ana kadar kongrelerde konuştu, son ana kadar laboratuarında idi. Kendisine rahmet, geride kalan eşi Angelika hanıma ve öğrencilerine ve tüm kimya camiasına sabır diliyorum.
11.03.2021
Prof. Dr. Ayhan Ulubelen
Gazetede vefat haberini aldığım arkadaşım Prof. Dr. Ayhan Sıtkı Demir’i Almanya’dan Türkiye’ye döndüğü yıllarda tanıdım. Sanırım ilk tanışmamızda bir Kimya Kongresinde idik. İsmini literatürlerden biliyordum. O, çok iyi bir organik kimyacı olarak ülkemizde yeni yeni tanınıyordu. Ben ise bir bitki kimyacısı idim, ama dertlerimiz aynı idi. O yıllarda malzeme ve çalışmalarımıza destek olacak alet yokluğu çekiyorduk. En çok da Nükleer Magnetik Rezonans aleti gerekli idi. Ne iyi bir tesadüf, TÜBİTAK Marmara Enstitüsü’nün o sıralarda müdürü olan Prof. Dr. Erdoğan Şuhubi, Matematikçi olmasına rağmen Kimyacıların bu ihtiyacını gördü ve belli bir grubun doğru dürüst bilimsel araştırmalar yapabilmesi için en azından bu aletin alınmasına karar verdi ve cihazın alınmasında öncü oldu. Daha sonra Prof. Şuhubi, Mass gibi daha başka hayati aletlerin alınmasında da etkili oldu. O günlerin biraz öncesinde yönetim kurulunda bulunduğum Kimya Mühendisleri Odası’nın İstanbul şubesi, genç kimyacıları bilgilendirmek amacı ile seminerler düzenleme kararı almıştı. Bu seminerlere ilk olarak Ayhan beyi davet ettik. Seminerlerimizde genç kimyacılara, daha doğrusu hepimize çift dimensiyonlu NMR’ı anlatmasını rica ettik, etraflıca anlattı, birkaç gün bizleri aydınlattı. Ayhan beyle dostluğumuz hep devam etti. Onun çok akıllıca kurguladığı bitkilerin etkin maddelerinin sentezleri çalışmaları ya da benzer başka organik sentez çalışmaları gerçekten benim gibi Türkiye’de organik sentezlerin büyük ölçüde yapılması gereğini duyan biri için harika bir olaydı. Ayhan bey güzel bir ekip kurmuştu, onlarla arkadaşça ilişkileri vardı ve onların çok iyi yetişmesi için çalışıp duruyordu. Dış dünya ile de iyi ilişkileri vardı, pek çok bilim insanı ile temas halinde idi, ortak projeleri vardı, ortak çalışmalar ve yayımlar yapıyordu. Eşi Alman asıllı, iyi bir ailenin kızıydı. Ankara’da eşi ile mutlu bir hayatları vardı, çocukları yoktu ama çok sayıda kedi ve köpekleri vardı, zaman zaman kediler hakkında da konuşurduk. Ben onun TÜBA üyesi olması sırasında raportörü idim, çok güzel bir CV si vardı, gurur verici idi. TÜBA’ya üye seçilmesine karşın bir türlü TÜBİTAK bilim ödülü Ayhan beye verilemedi, şu ya da bu nedenle… O ise, filozofça boş verin önemli değil demiş, bir iki teşebbüsten sonra da yakasını bırakmıştı. Daha pek çok önemli araştırmalar yapabilecekken ve yeni gençlerin yetişmesine büyük katkıları olabilecekken sigara içmeyen, et yemeyen, mazbut ve düzenli bir hayatı olan Ayhan Demir henüz 60 yaşında kalbine yenik düştü. Son ana kadar kongrelerde konuştu, son ana kadar laboratuarında idi. Kendisine rahmet, geride kalan eşi Angelika hanıma ve öğrencilerine ve tüm kimya camiasına sabır diliyorum.